30 Ekim 2010 Cumartesi

Boktan Olan Çok Şey Var...

bazı adamları cidden anlayamıyorum.konuşurken sabit bakışlarla uzağa ya da bi eşyaya odaklanarak bakıyorlar...yanındakine bakmak bi yana beyinlerinde kurdukları ulaşılmazlık alanı o kadar geniş ki içinde boğulmuşlar ama farkında değiller...cidden çok komikler...soru sormaya kalksanız alakasız başka bi cevap veriyorlar ya da "soru yok,soru yok,git git git!!!" durumlarını bakışlarından anlayabiliyorsunuz...kısaca boktanlar...

aslında bir konu yok.yani kimsenin bir konusu yok.bunu sadece karşısındaki belirliyor.konuyu o yazıyor.megolamanyak erkekleri aslında seviyorum.çünkü öyle zayıf bi yanları var ki...su almaya elverişli geminin hani kıç tarafı vardır ya...işte bu alan...çevresine narsizm dersi veren ama kendi içinde bazı zayıflıkları olan insanlar kesinlikle benim nümayiş alanım...onlara bayılıyorum...doğru kelimeyi seçerseniz bi anda kalbini size açıveriyorlar...kural tanımaz gururları bir anda dibe vuruyor...aşık olmaya,sevmeye en elverişli tipler bunlar.ama sorsanız "aşk ne olm, ben aşkın amına koyarım" derler...e tabiki yalan haliyle....

işte çevresinde suni halleriyle hayranlık uyandıran ama egosu alındığında sadece biyolojik bir çöplüğe dönüşen abu adamlar çok seviliyor ya ona da şaşmamak gerek.zira siken yaranır.nerde şişik bir bünya görsek "ulan egodur bu ego" deyip pışpışlamayı nasıl da seviyoruz...elbette bu kural benim için geçerli değil...

kalifiye olmayan,uzaklara dalıp giden ve asla karşısındaki insanı dinlemeyen bu adamlarla uşraşmak,duygusal bi açığını yakalayıp onunla zaman geçirmek cidden eğlenceli olabiliyor.hem de onun size bir bok kadar değer vermeyeceğini bile bile...ama burda da bi ikilem var...zamanla tanıdıkça alıştıkça değer verir gibi olanları da çıkabiliyor.ama elbette ki geç olabiliyor...

böyle bir insan size en çok güvendiği anda,size en çok yakınlaştığını hissettiği anda,her açıdan size teslim olduğu anda; ona sırt çevirip ağzına sıçmanın değerini anlayabilir misiniz...belki sizinle sevmeyi anlamayı değer vermeyi öğrendi bilemeyiz....ama yarattığınız bir canavarı bu şekilde gebertme hakkınız da var elbet...dünyevi boyutta herşeyi aşmışken uhrevi boyutta anlam bulan bir yakınlığı bu şekilde bitirmek elbette ki onu sırtından vurmak olacaktır...olsun zaten en çok güvenirken sırt çevrilmek kanıksanmış bir davranış modeli değil mi? am üstünde göt sikme devri bitti.devir sadece aklını kullananın devri.yapınız efendim siz de yapınız buna engel yok...sevin,güvenini kazanın, duygusal boşluklarını doldurun, ona insan olduğunu hatırlatın ve insan olmayı öğrenince de ağzına sıçıp bırakın....gerçekten adam olmayı başarabilmişse zaten aşacaktır,aşmalıdır da...

29 Ekim 2010 Cuma

Mağlup Bir Savaş Cephesi Harika Olamaz

















-onunla olmaktan haz alıyorum...birlikte içmek,sevişmek,küfretmek hazzetmediğim onca şeyin arasında birden sivriliverdi.bana çok benziyor...

-ne zaman restoranların tuvaletine gitsem o ana kadar boş olan tuvalette,ben girince kuyruk oluşuyor.kapıya vuranlar dışardan küfredenler...bu cidden çok sinir bozucu.bir de anlamadığım şu boktan tuvalet kapıları tavana kadar uzanırken, neden alt kısmı kısacık...tamam dışardan püfür püfür hava gelmesi güzel de ya alttan eğilip izleyen olursa...bunları aklımdan çıkaramıyorum...

-evet dün gece yine onunla dışarı çıktık.dolaşırken kafamıza göre yangın çıkardık sonra kaçtık...o kadar çılgın ki tam kafama göre...itfaiyeye de haber verdik ama...sonuçta orospu çocuğu diiliz yani.bilemiyorum onunla ilişkimiz nereye varacan ama ben sadece sonunu düşünmeden sadece gidebildiği yere kadar gitmesini istiyorum...

-az önce yine çorabım kaçtı ve bu inanılmaz derecede can sıkıcı bir durum...ben şimdi ne yaparım?ya beni arkadaşlarım bu halde görürlerse!kesin bana kaçık derler...yok yok bu çoraptan kurtulmalıyım...

-ne yapıyorsun sen!!!

-çorabımı çıkarıyorum...bi kadın kaçık çorapla dolaşmamalı...

-anladım...o hiç çorap giymiyor mesela.sıkıcı alışkanlıkları yok.beni çok iyi dinliyor.anlamıyor ama dinlediğini hissediyorum...

-saçmalama seni benim gibi dinleyen olamaz...uydurma lütfen...

-düşünebiliyor musun bana doğum günümde shirley bassey'nin "no good about goodbye" plağını almış.o kadar değerli ki benim için ölene kadar saklarım onu...

-yattınız mı?

-hayır.gerek var mı?

-bilmem ama birini tanımanın en iyi yolu yatağını tanımak bence.ten uyumu falan...bence en kısa zamanda yatmalısınız...

-bunu hiç düşünmedim ama olabilir.o isterse yatarım sanırım.bilemiyorum...

-arabamı yeniliyorum.öyle bi canavar alıcam ki peşimde herkesin pervane olmasını istiyorum...bu kesinlikle işe yarayacak...hepsini egomle sikicem...



1 ay sonra...



-yine geç kaldın...neyse anlat bakalım birlikte içmekten,şıçmaktan keyif aldığın şu yaramaz pıtırcığa ne oldu...

-yattık ve ertesi sabah avuçlarımdan kayıp gitti...sanırım o arkadaşlık olarak algılamış yaşananları.bense onu sevmiştim...onu düşünmüyorum dersem yalan olur...sen neler yaptın...

-yeni bi araba alırsam mutlu olurum sanmıştım ama işe yaramadı.yeni bi tane daha gördüm, şimdi onu istiyorum...yine regl'im sinirlerim bozuk...

-seninle ne zaman buluşsak hep regl'sin.bunu özellikle mi denk düşürüyorsun...

-yok yok tesadüf...ben de anlamıyorum...ama ballısın yani...en benimle zaten yatma ihtimalin yok,beni görünce libidon yerlerde...hasta olduğum için benim de sana saldırma ihtimalim ortadan kalkıyor....

-cidden seni sikmem ama seninle sohbet güzel oluyor.hayatın gerçek dışı yanlarını sende keşfetmeyi seviyorum.bu da bir gereklilik...

-ha bu arada evleniyorum ben.sana davetiye yollarım...

-ne diyosun!nasıl başardın bunu.yoksa!!!

-evet rahat gibi görünüyorum ama bakirelik saplantım hala geçerli.geçende birine verdim.ve onunla mecburen evleneceğim.bunu kendime yapamam.kurallarımın dışına çıkamam...

-sevindim?!

-sevindiğini biliyorum ki...

-aslında sevinmedim biliyor musun?senin gibi bi bokun evlenmesini kıskandım belki de...cidden bu durum rahatsız etti beni...

-ahahahh!!! bok mu?evet o bok yakında evleniyor.kulağa pek hoş gelmiyor farkındayım ama böyle olması gerekiyor....napalım...senin planların nedir?yalnızlığa dayanamazsın sen...

-ne bok yerim bilemiyorum...benim cephemde gördüğün üzere yine malubiyete mahkumum...ağzıma tükür kız!!!belki senin şansın bana da geçer....

-delisin sen..ama fazla gerçeksin...bu nedenle sana göre bi reçete bulmak zor...gitmeliyim...görüşürüz belki...

-biraz daha kalamaz mısın?çok yalnızım bu aralar...çok da mutsuz biraz daha konuşalım...

-hayır kalamam gitmeliyim...

-sen de git.......


shirley bassey "no good about goodbye
http://fizy.com/#s/1mtv1p
http://bit.ly/1GYCLy

21 Ekim 2010 Perşembe

Bir Bahar Akşamı Rastladım Size, Rast Bir Şarkıyla Ağzıma Sıçar Gibiydiniz...

malikanemizin müştemilat kısmına 25 metre mesafede ikamet eden komşularımızı tanıştırayım...bir tane kızcağız var, adı embır...okunduğu gibi yazıyorum...deli mi ne?ağzı iyi laf yapıyor, sağlam bir duruşu var ama o kadar mutsuz ki...kafayı seks ve ilişkilerle bozmuş...çok yalnız çok mutsuz.tüh diyorum vay haline elde yok avuçta yok...belli ki başında bi büyüğü de yok...tek sığındığı özdeyiş "dünya kendi etrafında değil bir kadının amının etrafında döner" özdeyişi olmuş.güzel de buna sığın sığın nereye kadar.zor yani...pek de çirkin ama olsun gideri var...o da siyah beyaz ya da sepya modda takılmaya yeminligiller familyasından...

bir tane de çocuk var...umacının yamacından geçmiş bir siması var...çok sevdim onu ama dünyalar çirkini yani büyük konuşmak istemiyorum ama gece filan görsem korkar basarım feryadı...arabeskçi abilerimiz feryada gücümüz yok demişler ama allahtan benim feryat etmeye gücüm var yani.neyse bu çocuk zekasından yırtıyor,seviyorum onu.çok saygılı çok tatlı...hiçbir şekilde aynı yatağı paylaşmayacağımı bildiğim halde tuhaf bir bağlılıkla kanıksadım onu...ölene kadar bu böyle gider...bu çocuk kız arkadaşı varsa eminim mutlu eder...çünkü çirkinlerin mutlu etme zorunluluğu kader defterinde yazılıdır...

bir tane de alternatif bir kadın müsvettemiz var.çok acayip onu da ailecek seviyoruz.aforizmaları ve metaforları sürekli götümüze batsa da o can yani.biseksüel olabilir...cinselliğe karşı pek bi özgür gördüm onu."fikirlerimle sikerim lannnn"derecesinde göktürüyor son tahlilde.kendisi yok allahı var hoş bir hatun...ama yine sepya moda talim ettiğimiz için malın fatura emtia cinsini tam olarak kestiremiyoruz...ben diğim elma kurusu siz diyin elma yarısı...ama kurtsuz...

anaksimendros'un sol taşağından düşmüş bir abimiz de var.vayyy yeme de yanında yat.valla yatamam beni bile bayabilir. sürekli felsefi metinler içinde boğulmuş bir bünyenin yanında yatsam n'olur amına koyim.istemem yatamam...sadece uzaktan keşif halindeyim ama keşif mahalli ne durumda sormayın...yemiş kazığı, yemiş kazığı filozof olmuş bu abi....onu da sevdik ve başa tac ettik, buyrun....

sıkılıyorum,sıkılıyorum ne yapsam diye dala budağa sarıyorum ve beni rahatlatacak daha az aktivite gerektiren insanların yamacına sokuluyorum.çoğuna göre aptal olan ama içten insanlar bunlar.aforizmaları,anaforları yok.bu arada anafor burda yanlış kelime oldu ama olsun ziyanı da hakketen...küçük minnacık düşüncelerin hüküm sürdüğü mevsimlerde yaşamak bu anlarda cidden işe yarıyor.kesap kitap derdi yok.sürekli beyin siken birileri yok.maskeler yok ya da varsa da zaten siz onları hemen düşürüyorsunuz.hatta bunun bilincinde olduğunuz için o maskeyi düşürmek yerine maskeli halleriyle bile kabul ediyorsunuz o derece yani...durum cidden mis bu küçük dünya tarafında.büyük dünyanın akıl karıştıran ve sinir bozan etmenleri nispeten daha az...

son olarak komşularımızdan natalie'ye değinmem lazım.aslında güzel bir kadın ama sanırım frijit.kimse onu sikmediği için iyice kavonoz içindeki beyine dönmüş. aktif difüzyona uğramış zar gibi mübaret...her lafında bir iğneleme var.eh şanslı karı yani.suratının masum kıvrımları ile işi götürüyor ama pazara çıkarsan alan memnun olmaz kaybeden de üzülmez.ama asıl anlamadığım bu haline rağmen erkekler ondan uyarılabiliyor.bi kaç kişinin onu düşünerek mastürbeyşın yaptığını duydum.hımmm ilginç.e kimseye vermeyince haliyle erkek bünyeler soluğu osbirde alıyor.ah tatlım benim zavallı aşk böcüğüm,patolojik "human nature"m...senin de amın hayali olarak da olsa para ettiye biz milyar dolarlık baby muamelesi görmeliyiz...

ev alma komşu al demişler...şanssızlık mıdır nedir hep bana saykodelik komşular düştü...onları yine de seviyorum.sevgi-nefret düğümlenmesi yaşadığım anlarda hayatı daha fazla sevmem için bana ilham kaynağı oluyorlar...kendilerine 1 gram faydaları olmasa da bayan olanları erkeklerin boşalma vasıtası, erkek olanları da taşak geçmek için rabıta-ı mahsusa oluyor.ohhh misss...

bahar akşamı demişken hele hele başlıkta rast makamından söz etmişken bir şarkı zikretmeden olmaz.malum herkes şarkı paylaşmak için bu aralar gavur amı gibi yanıyor...gerçi ben yanmıyorum...hem gavur değilim ki...ahahah sıçtım gene.eheee...buyrun bu şarkıyı tanıyın,tanıtın ve dinleyin efenim...

Rast Şarkı:Gönül aşkınla gözyaşı dökmekten usandı artık

Makam: Rast
Usûl : Düyek
Beste: Selâhaddin İnal
Güfte: Ali Sarcan

Gönül aşkınla gözyaşı gözyaşı dökmekten usandı artık
Zira gözde yaş kalmadı sabr ile uslandı artık
Ağlasam da faydası yok sevsem de zamânı geçti
Zira gözde yaş kalmadı sabr ile uslandı artık.

MÜZEYYEN SENAR'dan dinlemek için: http://bit.ly/bDiO6M

16 Ekim 2010 Cumartesi

Hardcore Aşk Böcükleri

birkaç hafta önce "aşk tanımlayıcıları, aşkı tanımlayıp bırakır herkese tek tek sevgili bulamayacklarına göre;imkansız aşk, aşk tanımı dışındaki bir başka aşktır" şeklinde bir tanımlama yapmıştım.meğerse imkansız aşka gebe ne bünyeler varmış.şöyle ki hoşlanılan taraf işi ne kadar zora sokarsa cidden renk hoşlanan için siyahtan beyaza dönüyor.sahip olmaya yönelik isteyiş katlanarak artıyor :





-sana karşı içimde tarif edilemez bir duygu var tatlım, seni seviyorum ama senden kaçmak uzaklaşmak da istiyorum.keşke bunu başarabilsem ama yapamıyorum...
-hımm...belki beni saplantı haline getirmiş olabilirsin...şöyle düşün, diyelim ki yattık...sonrasında beni yine sevecek misin?önemli olan bu aslında...
-elbette seveceğim valla söylemesi ayıp sana karşı içimde hiç cinsel hissiyat yok...başka duygularla seviyorum seni...seni düşünce çiçek böcek geliyor aklıma,sikimi bile unutuyorum, varlığı bir anda hayal olup sadece tuvalete gidince var olduğu aklıma gelen bir obje...böyle saf duygularla seviyorum seni...
-çok ilginçmiş cidden...yani cinselliği bi kenara itmen oldukça tuhaf...
-her erkek kendine benzeyen kadın ister aslında, kendi gibi konuşan,kendi gibi düşünen...duygularının esiri olmayan düşünen bir kadın...
-anladım şu zeki kadın muhabbeti.ama ben zeki kadınların öldürüldüğüne çok tanık oldum...
-cidden mi hangi katil yapmış bunu?
-o mana da değil salak...yani başlangıçta büyük bir ihtirasla başlayıp sonradan sıradanlığa dönüşen tutkulu aşklardan bahsediyorum ve genelde gemiyi ilk terk eden taraf erkek oluyor.ehhh kadında sik gibi gemide farelerle yarenlik etmeye başlıyor...
-hayır...beni anlamadın galiba...
-yok aslında seni çok iyi anladım ben.şöyle anlatayım.mesela seni seviyorum diyen bir karakter ertesi gün "bebeğim ağzıma oturur musun amını dillemek istiyorum" diyebiliyor.yani kelimelerin geçiş üstünlüğü arasında bağlantı olmadan seçilen yol biraz tehlikeli gibi...
-ikinci gün mü diyor bunu?
-evet aynen ikinci gün...
-ben onun ta...
-tamam koyda böyle bir realitede var yani.aşk ile seks arasında çizgi yok diyenler artmaya başladı gibi...bilemiyorum saçmalık sanırım...
-da ayrı olacak tatlım..
-anlamadım?
-ahah şaka yaptım yahu!!!
-delisin...
-evet sana deliyim...gelsene biraz yaklaşsana bana...saçlarını koklamak istiyorum...
-tamam geldim kokla bakalım...
-deli oluyorum sana...neden acaba...
-bilmem fazla güzel değilim aslında belki de aynı dili konuştuğumuz için olabilir...
-evet bence de aynı dil...bunun bir başka açıklaması olamaz kanısındayım...
-seviş benimle...
-ciddi misin?
-evet...
-ölürüm ben sana ya...ver bakalım bir dudak...
-dur!!!
-ne oldu hata mı yaptım...
-bilmem...sadece merak ettim...acaba sevişmeye başlasak bu bir adım daha öteye gider mi diye...
-nasıl yani?
-soluğu yatakta alır mıyız diye dedim canım...
-bilmem!
-ilginç çünkü az önce sevince sikim bile kalkmıyor diyordun.biraz ikilemdesin sanırım...
-ama sen de beni hep zayıf noktalarımda avlıyorsun...
-hayır avlama filan değil bu sadece duygularının gittiği yönü merak ediyorum ben...
-hangi yönmüş bu...
-şu anda seninkiler güney yönünde..
-ahahha!!sen kesinlikle delisin...
-evet biraz var gibi...
-sence biz de imkansız bir aşkın tarafı mı olacağız?
-bunu siktiğimin aşk tanımlayıcılarına sormak lazım...
-nerde onlar?
-her yerdeler ve bir boka yaramıyorlar.sadece işleri akıl karıştırmak...
-ne yapmalıyız...
-hiçbişey yapmayalım bence...sormayalım,düşünmeyelim,hatta yaşamayalım bile...yaşanmamışlıklar bile öyle bir patlama anına denk gelsin ki sadece sıkıca kenetlendiğimizde bir anda birbirimize bakan 2 çift göz olalım...sadece göz....
-evet...olalım ya.ne güzel olur...
-evet.......................

14 Ekim 2010 Perşembe

Margarin Fiyatları Hızla Artarken Kölelik Senin Neyine Cafer?














-kadınlar şöyle,erkekler böyle,kadınlar şöyle erkekler böyle,kadınlar şöyle erkekler böyle,şöyle,böyle,şöyle,böyle,neden,neden,neden?
-iyi misin cafer?
-evet bunu bi yerde okumuştum sürekli söyleyince zihni açıyormuş kıymetli zevcem...
-tamam zihinden çarpımı bırak da git 1 tane margarin al...
-para yok ki nasıl alıcam?
-tamam benim mantonun cebinde bozukluk olacaktı,ordan margarine yetecek kadar al.çabuk ol ama,bak fazla alma sakın yoksa ağzına sıçarım cafer...
-tamam hatun tamam,gidiyorum gelirim birazdan..


*

-osman abi bana 1 tane margarin versene?
-al lan göt...çalışmıyon mu gene?
-iş yok abi bakıcaz artık.
-tamam oğlum tamam bişey dedik mi?al şunu da.poşet kalmamış.gazeteye sardım.
-saol abi...anacunu sikimmmm..bu ne lan.
-ne oldu?
-yok bişey abi hadi gittim ben...aman aman bunlar nasıl dillenir lan.oy oy oy.hım bi bakalım dertleri neymiş...ge-ce-de 10.000 dolar kaza-na-cak taşak-lı er-kek aranıyor (mu)!!! eee o erkek benim işte.gidip hemen şu işin aslını öğrenmeli...


*

-merhaba hanfendi...ben gecede 10.000 dolar kazanmaya geldim.
-tamam geç şöyle taşağını tartıcaz önce.
-nedenmiş o?
-ilanı okumadın mı sik kafalı!taşaklı adam arıyoruz.kıl kuyruklarla işimiz yok.seks köleliği için en önemli kural budur.yiyenin bir daha yemesi için köle alımında ilk kuralımız budur.gerçi sen çok çapsız görünüyorsun ama neyse dene bakalım şansını belki başarırsın.
-he he...merak etma canım bendeki taşak hepimize yeter.
-uzatma..taşağını götüne sokturtma bana.tamam geç şu tarafa...


*

-cafer!!!!!!!!!nerdeydin lan.margarin yalan oldu tamam da bari arasaydın ya.yoksa beni boynuzlamaya mı gittin lan şerefsiz.
-yok hanım yok yok..zengin olduk.gecede 10.000 dolara seks köleliği yapmaya başlayacağım.hadi yine iyisin..
-iyi de yapacak olan sensin.sana giren çıkandan bana ne?ver şu margarini sen.eee nasıl aldılar ki seni o gavurlar.onlar sikmediğine pabuç giydirmezler lan...
-yok yok taşağım baya bir ağır geldi kabul edildim...
-ya!!!bu taşağın ağırlığını senelerdir ben nasıl anlamamışım cafer?doğru söyle karıya-kıza mı gittin.nerden çıktı bu köle möle olayın.hem kölelik kaldırılmadı mı lan.insan hakları cart curt hesabı.
-yok hanım yok..herifin artık seni kuş sütüyle besleyecek...elin artık hep sıcak suya girecek.
-yanmasın sonra?
-anlamadım!!!
-yok lan yok sen taşak derken ben de taşak geçim dedim...hadi bakalım belki şansımız döner de yıllardır işe yaramayan taşakların bizim yüzümüzü güldürür...
-heyt ulan evetttt...olacak bu iş...


*

-işinize son verildi cafer bey...
-neden?
-bak sana bey dedim.neden, neden deyip beni deli ediyorsun cafer?beğenmemişler performansını.dildo mu ne onu kullanamamışsın...bilmiyorum falso vermişin işte.bitti,gitti,buraya kadar.uzatma.
-ona değilde buraya kadar geldim de seni sikemedim ya berna ona yanıyorum...
-hadi ya...valla olurdu ama geç kaldın,atılmadan önce olurdu.eeeeeeeee sahibinin olmasa da taşaklarının hatrı var...


*

-ne oldu neden bu saatte geldin cafer?senin dudak,ayak peşrevi çekme saatlerin değil mi bu saatler?
-kovulduk hatun,kapandı o sayfa...
-olsun siktiğin yanına kar kalmıştır.eh bu da bi meslek sektör olmuş artık.
-en azından 10.000 dolarımız oldu,dişini bi gece daha sıkaydın ya lan.
-valla kötüyüm ben,beceremedim...
-tamam,tamam dert etme yine bana kaldın lan cafer....


-bitmedi-

13 Ekim 2010 Çarşamba

Ama Bu Cinayet Bir Çılgınlık

-öldürme beni,ne olur öldürme!!!
-şşşşttt...sadece bi kaç saniyelik bir acı,sadece düşündüklerini hatırlayarak daha da çamura batmaman için bir seçenek bu...sana şans veriyorum ama sen bu bönkörlüğüm karşısında beni cezalandırıyorsun...ben bunları hak etmiyorum...ölmen gerekiyor...
-ama kötü şarkı söylüyor diye benim canıma kast etmenin nesi adil.bu kadar adilsen eğer benim seni öldürmem lazım ki sen hiç şarkı bile bilmiyorsun lan!
-olay repertuar sorunu değil...
-ıayhhhhh!!!tamam daha fazla saplama,kanıyor,bırak beni ne olur,yaşamak istiyorum,gerekçelerim var....yaşamam lazım...güneş yüzü görmeyen yerlerim var.lütfen bıçağı 1,5 cm daha saplama,bu şekilde bırak ne olur!!!yalvarıyorum...
-aslında ben bıçağı sana hiç saplamadım,sadece kötü şarkı söylediğin gibi hissiyatında kötü,saplantığını uydurarak yine beni hayal kırıklığına uğrattın...
-tamam öldür lan!!!hasta mısın oğlum,manyak mısın lan sen,psycho-filozof musun orospu çocuğu,yeter...
-sadece bir şans daha veriyorum..değerlendir.şimdi başla...
-...follows you around all day and you wake up soaking wet...cause between this world and eternity.there is a face you hope to say...
-tamam sus... "say" değil "see" olacaktı sesin kötüydü hafızan da zayıfmış.sözleri yanlış söyledin...ne yazık ki öldürmektan başka seçenek bırakmadın bana.sorumlusu sensin...
-lan psikopat denyo,güfteci misin lan sen...yeter lannn...yeterrr.öldür de kurtulayım...
-!!!!!!
-jhfdjfsdjf kendine niye sapladın bıçağı.sen ne biçim katilsin...tamam geber de ne oluyor derdin ne beni delirtmek mi amacın...
-ya-şa-makkk is-te-yen senn-di---
-tamam öl o zaman, yaşattığı işkence beni de yarım yamalak öldürmüş gibi oldu.dur hele.şu bıçağı biraz da ben saplayayım sana daha derinlere nüfuz etsin orospu çocuuu...
-ıayhhhh sapla lütfen daha derinlere sapla..
-öldün mü?tamam mı?
-............................................................................................................
-eee kimse yok,ben bunları nerden uydurdum!!!

12 Ekim 2010 Salı

İçinde Aşk Yok Sadece Ölüler Ve Sofistike Götler Var

mithatın yatağında 04:00

-müziği biraz kısar mısın mithat?
-"this is the new shit" seni eskisi gibi uyarmıyor sanırım...bunda es--
-tamam kes...beni evime bırak...yine aynı anda olmadı,sinirlerim bozuldu...
-bir kez daha ne olur.bu aralar az seks yapıyorum.
-3 fazla bile oldu mithat...
-tamam o zaman seni evine bırakayım ben.
-tamam gel ama bu son,yaklaş, nasıl vazgeçilmez bir piçsin anlamıyorum.seninle sadece zeki bir orospu çocuğu olduğun için yatıyorum, gerçi bildiklerinin bana faydası yok ama...içime girerken siyaset konuşmuyoruz ya da ben seni ısırdığımda omzunda descartes'in izi çıkmıyor.sana ait olan sadece senin.ben sadece bana ait olanı alıyorum mithat ve bu senden daha zeki birini bulana kadar devam edecek...
-sen mühendistin değil mi?
-evet hala öğrenemedin mi? s*ktiğin kadının mesleğini bilmeyecek kadar aptal olamazsın...
-sorun bu değil de neden bu kadar çok konuşuyorsun diye düşünüyorum.tamam vazgeçtim s*kmicem seni.yataktan kalk ve defol...
-keyfin bilir!!!

muratın odasında 10:00

-nerdeydin arzu?
-sevgili kocacığım beni merak mı etmiş?
-sadece nerde sürttüğünü ve kimin altına yattığını merak ettim.
-mithatlaydım bilirsin iyi s*kiyor...
-ne demek istiyorsun?
-korkma seni s*kti demiyorum.handan ile üçlü takıldığınızı ve senin sadece izlediğini biliyorum.hem böyle olmasaydı başkalarının altına değil senin altına yatardım tatlım.
-böyle konuşamazsın ben senin kocanım.
-evet ama s*kemeyen bir koca.hımmmm tatlım dışarı bir bak.
-evet baktım ne var ne ne ne!!!
-hiçç...sadece bakmanı istedim.sadece ne kadar boktan olduğunu suratına vurmak istedim.sen benim her dediğimi yapan bir boksun o kadar...
-senin kokuşmuşluğunun yanında az kalır arzu...
-evet kokuşmuş olabilirim ama sağlıklıyım,böyle mutluyum senin gibi mutlu olmak için çiftleri devşirmiyorum.hem bir de becerebilsen ona da amenna...
-ben dışarı çıkıyorum..
-tamam murat defol hatta bir kaç saat uğrama...

1.sınıf restoranda 19:00

-kızlar arzuya bakın...çok iyi görünüyor bugün ne yediyse yaramış hadi gidelim konuşalım biraz.arzu nasılsın.tebrik ederim.kapmışsın yeni nesil short stroke silindir projesini...
-silindir sensin proje de sana girsin handan.hahahah...
-şaka mı bu?
-artık değil tatlım baya bi eskidi,bunu şaka olarak yapanı s*kerek çoğaltıyorlar artık.evet proje benimdir zekamla becerimle kaptım onu demek isterdim ama değil.sadece mithatla olan sağlam diyaloğum sayesinde oldu bu. bilirsin beşeri ilişkilerim sağlamdır.
-bilmez miyim?
-bu arada murat bişey anlattı.
-kim?
-kocam tabiki..
-ne allattı!
-iki gece önce alkollü bir şekilde birlikte olmuşsunuz.ama sen bi türlü muratın s*kini kaldıramamışsın.sadece izlemekle yetinmiş.sana onun yatakta kötü olduğunu ima etmiştim neden ısrarla kocamın koynuna girdin?
-şey---
-sus...çirkin olabilirsin ama aklını kullanarak iyi sevişen adamları bulabilirsin, murat bir s*kime yarasaydı sanırım çevresinden ben pervane olurdum değil mi?bak umursamıyorum bile.onunla zeki olduğu için evlenmiştim ama artık onu her gün başka başka erkeklerle aldatarak kendi zekama zeka katıyorum.
-cidden işe yarıyor mu?yani zeka açısından?
-ahahah evet IQ'um artık 1500. allahın malı ne alakası var...tamam sıkıldım.sen iktidarsız adamların altına yatmaya devam et,ben bir içki içip çıkacağım.
-sen hayatımda gördüğüm en zeki kadınsın arzu.
-evet zekilere vere vere organizmama işledi sanırım...sen hesabı öde ve bir boka yara ben çıkıyorum...
-tamam şekerim.ağzına sıçtığımın kaltağı(içinden)

otto santralde 23:00

-yanınıza oturmak istesem ileri gitmiş olur muyum?
-ne kadar ileri gittiğine bağlı...
-çok ileri değil...azıcık...
-otur bakalım...
-çok naziksiniz.
-direk konuya girsek dıyorum genç adam.
-isminiz nedir?
-arzu...
-konu neymiş..
-yemeğini yedin,içkini içtin ve sıra sekse geldi değil mi?yani şöyle rahat rahat uçuran bir orgazm...
-vuuuu...çok açık sözlüsünüz.
-hayır asla... çok gerçekçiyim.. biraz eğilip bakarsan nasıl ereksiyon olduğunu sen de görebilirsin.buraya kadar çadır kurarak geldiğini anlamayacak kadar da şuursuzsun...
-hatırlamıyorum...
-anladım..
-ben aslında evliyim sevdiğim bir karım var ama seni de sevdim...
-demek beni de sevdin...ne kadar sevdin peki?
-bir geceye sığacak kadar.yetmez mi?
-fazla bile...şu sıralar bırak geceyi bir kaç saat bile beni yoruyor...
-gidelim mi?
-nereye?
-benim eve...
-sanmıyorum...
-sebep?
-çok salak görünüyorsun ne bilim yani seninle konuşmak eğlenceli aslında sadece yazdıklarını okusam belki boşalabilirdim ancak çekici görüntünün ardında tarif edemediğim bir boş alan var.burayı doldurmak içinse ne gücüm var ne de zamanım...şiirselsin ama dokunmuyor işlemiyor falan filan...
-sen kaybedersin...
-neden senin s*kin altından mı, zümrütten mi?
-vayyy işlev diyosun..
-hayır ananı s*kerim diyorum..ben gidiyorum kendine güzel bir kadın bul ve ağzına oturt tatlım...zira dilin iyi laf yapıyor...

murat ile 04:00

-opppps!!!ne oluyoruz iyi misin?
-neden kocan değil miyim?canım istedi işte olamaz mı?
-o sürtüğün şey içine kaçmadan kalçamdam uzaklaştırsan diyorum...
-offf tamam ayrı yatalım diğer yatağa geçiyorum ben...
-ne farkeder ki orda ya da burda bu bana yetmediğin gerçeğini değiştirmeyecek...
-senin kadar s*k hastası karı görmedim...
-sebebi kim acaba?
-hadi seninle felsefe konuşalım mı?eskiden severdin...
-evet senin bir bok olduğunu sandığım ve seninle henüz yatma teşebbüsünde bulunmadığım zamanlarda...
-olsun yeniden deneriz.
-keşke s*k nakli mümkün olsa.o zaman belki şansın olabilirdi.evet bir beynin var ama sadece salt beyinden ibaretsin murat...
-boşanalım mı?
-boşanmayalım biz boşalalım ne dersin?
-cidden mi hadi hemen soyun al ağzına başlayalım...
-eşeğin *mına su kaçırmasan diyorum.bensiz bi halt yapamazsın.eh ben de sensiz biraz zorlanabilirim haliyle.yaptığım her şeyim meşru bir zemine oturması için kahrolası karın olarak kalmam gerekiyor murat..
-ben çok sıkıldım ama bu işten...
-limon limon limon... kabul kötüydü.neyse sen diğer yatağa s*ktir ol git ben mastürbasyon yapacağım senin de görüp zevk almanı istemem,bu sana ödül olur.
-tamam gidiyorum.ha bu arada proje senin olmuş,hayırlı olsun...
-tamam defol.hayırlı oldu zaten.
-ne halin varsa gör...
-beynini s*kim murat...
-sürtüksün kızım.
-sen de o sürtüğün kocası...
-bitmedi-

11 Ekim 2010 Pazartesi

Özel Bir Anı Sonuna Kadar Yaşanmasına Fırsat Vermeden Bitirmenin Gereksizliği

İlk günde olmasa bile -ki mümkündür- en azından 5. ya da 6. günde tanımaya çalıştığınız birine karşı özel şeyler hissettiğinizi düşündüğünüz oldu mu hiç?Bir öyküde de bahsi geçtiği gibi kalp herşeye ve sahibine rağmen kendini koruyormuş ya hani, hah burda da buna benzer bir bir hadise var gibi...Mantığınız başka sularda yüzse dahi duygularınız sadece belli bir kişiye odaklanıyor ve siz ne kadar karşı koymaya çalışsanız bile kendini bir şekilde korumaya alan kalbiniz, içten içe sarmaşık gibi ağlarını örmeye başlıyor.Yadsıma içine girseniz dahi kalbiniz gerçeği su yüzüne çıkarmak istercesine daha hızlı çarpmaya başlıyor.Aslında aşk da böyle birşey...Kişinin kendini inkarı gibi ama taşıdığınız tek bir yürek her defasında gerçekleri haykırmak için esas asker pozisyonunda....

Samimi olma noktasında kendinize karşı samimiyetsizliğiniz de içine düşülen bu tuhaf durumu özetliyor gibi. Sanki ekşi olgunlaşmamış, içburkan, kekremsi bir meyve ama karşı konulamıyor; cezbedici bir yanı var ve yedikçe doymak ne yazık ki mümkün olmuyor...Aslında isteme ve istememe kompleks bir şekilde içiçe girmiş durumda. Aşkın her zaman nefretten beslendiğini düşünüyorum hani şu klişe ve çoğu kez boktan olarak nitelediğimiz zıt kutuplar sorunsalı...Şayet ortada hastalıklı ve önüne geçiklemeyen bir istek yoksa şayet günden güne elden çıkarılan kişisel parçalar içinizde bir yerlerde birikmiyorsa; sadece sevgi ve arzu imgelerine sığınarak bir aşkın tarafı olduğunuzu iddia edemezsiniz...Çoğu kez hastalıklı olarak dahi tanımlanabilecek bu karşı konulamaz duygu, elde teme ve sahip olma tarafını da bu nefretten alıyor. Aslında ortada bir uzlaşma hali var gibi ancak aşk beslenilen taraf sürekli bir düşünsel çıkmaz içinde tartılarak, çözülmesi zor bir düğümün bağcıkları yapılmak isteniyor. İşte en tehlikeli olan bu...Çünkü bu derece bir düşünsel aktivite varsa bunu beyinden söküp atmak bir yana bir kaç saniye unutmaya çalışmak bile imkansız...

Ne kadar aşkta taraf olsak da tarafsız olamıyoruz, karşımızdakine verdiğimiz değer bile sadece kendi duygularımzı okşayan bir araçtan öteye geçemiyor.Bu yönüyle bencil ve egoist bir aşık imajı ortaya çıksa da yaratılan bu tehlikeli figürün müsebbibi yine aşık olunan vazgeçilemeyen taraf....Bu durumun kadın ve erkek açısından da farkı yok.Kalın bir urganın her bir parçasının sahip olduğu sıkılıkta aynı zamanda açık bir pencereden havalanan perdenin yansıttığı gevşeklikte bir alan bu alan...

Sevişme ve seks gibi eklentilerden izole ettiğimizde salt aşk için tarafların yaşadıkları özel bir ana değinmek istiyorum.Belki yakalanan ilk randevu ya da tesadüfen yaşanan bir karşılaşma...Birbirlerini her açıdan beğenen iki kutbun düellosu aslında bu. Yaşanan saniyelik gelgitleri değerlendirmek ve duyguların kelimelere dökülmesi için karşılıklı iletişimle bazı paydalada buluşabilmek... Ne var ki bu duygusal yoğuşmada işler her zaman umulduğu gibi gitmeyebiliyor.Sadece romantik sözlerle bezeli bir sevgi objesine değer atfettiğinizi düşünürken karşınızdaki taştan,duvardan çıkabiliyor tabi bunun aksi de mümkün. Sadece tek bir saniye... Evet sadece hayatta yakalanan tek bir an ve buna biçilen değer belki hayatın bundan sonrası için milat da teşkil edibiliyor. Tabi taraflardan biri yaşanılan bu özel anı sonuna kadar devam etmesine fırsat verip öldürmediyse... Seçilen tek hatalı bir kelime ya da yanlış bir tavır yaratılan bu dünyayı bir anda yerle bir edebiliyor. Sadece aşkta değil hayatın her alanında geçerli olan bir kural aslında bu. Doğan,büyüyen ve gelişen bir filizi koparıp atmamak için azami ihtimam göstermek ya da gösterememek... Sabırsızlık ve elde etme saikiyle onu yok etmemek... Tabi ortada madden gelişen bir filiz varsa...Aşk aşk deyip kıçını yırtan ancak kapısına dayanınca hoyrat tavırlarla yok eden tipleri bu bakımdan seviyorum çünkü aşk onlara küsüyor ve bir daha kapılarını çalmıyor... Acıma ve sevme parelelinde, bu yoksun insanların durumu sadece medet umma ve izleme noktasından öteye geçmiyor. Çok yazık değil mi ama bir yönüyle de çok adilce...

Sonuca ulaşmak için seçilen yol, sahibinden iz hatta onun nefesini taşır. Sebep olmadan sonuç da olamayacağına göre Niccolo Machiavelli eşya üzerinden gitmek yerine Wilde gibi ruh üzerinden gitmek her zaman tutarlı ve en sağlam adım...