26 Ağustos 2010 Perşembe

Tüzel Kişilik ve İşe Yaramaz Perdesi

Medeni Hukuk dersi Volum 2'de yer alan ve hukuk hayatı boyunca bir sikime yaramayan dernekler ve sair tüzel kişiler kısmında "Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması" adlı bir teoriyi okumuştuk. Perde aralanarak tüzel kişiliğe atfedilen hak ve fiil ehliyetine bir paye biçiliyordu.

Ancak yaşadığımız evrende münasebet manevralarımız hep gerçek kişilerle olduğu için biz bırakalım bu işleri de gerçek kişilere bakalım değil mi? Bence "de"

Twitterda ya da facebookta(facebook kullanmıyorum) bazı şahısların ağzından salyalar akarak dadandıkları bilinen bir vakıadır. Bazısı arkadaşlık ister bazısı da sarsılarak boşalma... Konu bu da değil ama buna yakın. Konu; kendini gizleyen latent karakterler. Örneğin bok, boktur ben boka pamuk helva dersem maddi gerçeğe yönelik bu inkarım beni göte çevirir. Gerçek birdir ve değişmez. "Herkesin gerçeği kendine" sözü ise semt pazarlarında ve orta sınıf talebelerinin buluştuğu cafelerde masalara kazınan saçma bir sözdür bunu unutun.

Yani gerçeklerle yüzleşme noktasında insanın kendine bu denli aciz kalışı çok enteresan. Marilyn üstadın dediği gibi "I dont Like The Drugs But The Drugs Like Me" gibi bir ikilem var ortada. Karşı koyma ama bir yandan da arzulama ve elde etme dürtüsü.

Bana ulaşmak için erkek rolüne soyunup, daha sonra lezbiyen olduğunu açıklayan karakterin nasıl ki, bir halta yaramayan tüzel kişi perdesinden farkı yoksa; gerçek kişi olmayı başaramayan bu şahsın o perde kadar da bir anlamı yok. Keşke olsa ama yok. Halbuki baştan bana lezbiyenim dese belki ona göre bir başka sirkülasyonda konu gelişecek. Ama baştan ölü doğan bir olgu sonradan canlanmıyor ne yazık ki. Aynısı felsefik sözlerle konuya giriş yapan ama daha sonra sex pictolsu anımsatan ağır abiler için de geçerli.

Gizli lezbiyen gibi, güzeli oynayan kukla çirkin ya da akıllıya soyunan aptal adam gibi konu başlıkları çoğaltılabilir. Ancak olmayınca olmuyor. Dürüstlük erdemdir bunu bir şekilde öğrenilmiş davranış modellerimiz içine soktuk velev ki öğrenmek değil uyugulamak da gerekir. Bu bakımdan ne olursa olsun içsel hesaplaşma sonucu akıl sağlığını yitirmemek için önce dürüstlük diyoruz. Çünkü dünya büyük, herkese yer var. Ama herkim, kendisi olduğu sürece yer var.

Son olarak bir fahişenin sigarasını yaktım diye ben de fahişe olmam kaldı ki fahişelik kötü bir şey değil kanunlar tarafından sosyal güvence altına alınmış bir beşeri meslek. Yeter ki işin sonu ruhsal boyuta ulaşan bilişsel fahişeliğe varmasın...

20 Ağustos 2010 Cuma

Bir Kadın Manifestosu:Futbolda 70lerin Minimal Boyutlarına Dönülsün




Kevin Keegan, 70lerde her kadının rüyalarını süsleyen bir giderim aracı olmuştur. Zira;

Siyahların yılları 90lar, sıçtım mavisi 80ler ve kekremsi 70ler. Özellikle 80lere burun kıvıran parlak 90lar kuşağı 70lerden fazlasıyla hazzeder. Epilasyon kavramının olmadığı hatta porno fimlerin, bir kaç pozisyon görmek için mercekle izlendiği 70ler coğrafyasında; oldukça özel alanlar almış başını gitmişti evet özellikle başını!!!

Tüm dönemlere hükmeden spor dalı futbol da 70lerde estetik açıdan dönemin dinamiklerinden nasibini almıştı. Porno film izleme olanağı olmayan dönemin kadınları sadece futbol müsabakalarını takip ederek rahatlıkla orgazm olabiliyordu. Mini minicik, minnacık hatta varla yok orası şortlata teslim edilen dönem futbolcularının dolgon kalçaları ve götleri izleyeni büyülemiyor aynı zamanda cünüp de edebiliyordu. Evet mesele de buydu... Dini risaleler de bile yer alan meni mi mezi mi; sper mi yumurtalık mı; şehvetle mi ihtiyari mi sorularını mıncıklarcasına kütür kütür yaşanan yıllardı bu yıllar...

2000lere gelindiğinde artık çuvalı andıran formalar ve upuzun paçalı don misali şortlar bu sporun estetiğini öldürdü. Ama kadın aklı candır yer yer de yılandır. Futbolla orgazma ulaşması zorlaşan kadın alternatif dallara yöneldi ve huzuru atletizmde buldu.

Atletizmde sık sık yaşanan spor kazaları aç kadınların arzularını yer yer bastırsa da bu dala gönüveren spor adamlarının çukulata renkli oluşu da bir başka sorunsaldı. Sadece hayali ile yetinen kadın bu kez şorttan sarkan siyah şeylerle bırakınız uyarılmayı tahrik dahi olamıyordu.(Burda mantık hatası yaptım tahrik önce gelir-mi acaba?) Şorttan sarkan şeyleri görmek istemiyoruz sadece hakkımızı istiyoruz. 70lerin mini şortlarına geri dönülsün. Çocuklar da ağlamasın. Bu kısım da sosyal mesajım olsun.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Medarı İnkişaf Vapuru















Medarı İnkişaf Vapuru ile çıkılan son yolculuğumuz var ya hani?
Beni sana tutsak eden işte o son yolculuk...
Deniz, ben sen hala aynıyız, martılarda bir değişiklik yok.
Sadece bende kalan bir yara bandı ve bir ataç.

Sadece düşünüyorum, bir gidişin ertesinde kalan aşkı; makyajla ayakta tutma çabamızı.
Döneceğini umut etmenin ertesinde tek düşünce bu.
Bazen sen olmak istesem de,
Yine ben, hep ben, benliğim belki de sadece sana uzanamayan bir araç...

münhasıran:diclehanbaban

6 Ağustos 2010 Cuma

Sen Erkesin Lan, Yarasa Değil!

Muhtemelen balina ve yarasa gibi canlıların memeli olduğunu maarif sistemine dahil olan her canlı öğrenmiştir. Peki öğrendik ama faydasını gördük mü? Sanmam, çünkü memeleri nerde onu bile göstermediler.

Literatüre "chauvesouris" olarak geçen bu müstesna yarasa hayvanı da memeli ve sahiden etrafa yayılmış haklı bir nam-ı var. Pek çok erkeği kıskançlık krizlerine sokan bu sevimli şeyin haklı şöhreti kendi boyuna yaklaşan cinsten. Tam boyu demesek de boyunun yarısı kadar var yani.

Velev ki sözün özü şudur ki; homosapiens olan insan kişisi kendini diğer memelilerle kıyaslamamalı ve muhik sebepler ve sağlık gerekçeleri olmadıkça, bedeniyle ardışık yaşamayı öğrenmelidir. Çuval ya da (ko)şet olarak tabir edilen bir hanımefendi ile tenasülde bulunmadığınız sürece kendinizin ne kadar mükemmel olduğuyla övünebilir, etrafa sevinç gülücükleri dağıtabilirsiniz. Zira sizden boyunuz kadar bi uzuv bekleyen yok varsa da evlerden ırak!!!

Biz hünanist bireyler olarak yarasaları seviyoruz elbette insanları da... Cins, ırk ve renk ayrımı yapmadan verdiğimiz mesaj şudur ki: Sen insansın lan! Yarasa değil!