13 Eylül 2010 Pazartesi

Yeryüzüne Erken İnen Bir Melek

Hiç sevişirken ölen iki sincabın hikayesini okumuş muydunuz? Sanmam çünkü öyle bir hikaye yok, sadece sevişen iki sincabı görerek bunu anlamlandırmayan çalışan sayın benin(kendim) hikayesi olabilir ki henüz sevişirken ölme tecrübem olmadı. Olay tamamen relaks gelişen bir zamanlama vakası: Yeryüzüne erken inen melekler... Mekansa yok belki de her yer.

Hayatını başkalarına adayan ya da yaşamının büyük kısmında bir başkasının sorumluluğunu omuzlarında taşıyan insanların gözlerindeki bakışları ben gördüm. Yaşama sıkı sıkıya bağlı, kuralcı ve prensip odaklı bir tavırla çevrelerine güçlü bir resim çizerken içten içe aşksızlıkları karşısındaki burukluklarının iliklerine kadar işleyişlerine tanık oldum. Her defasında yaşama ve yaratma ekseninde başarılı şeylere imza atan, kendi ile birlikte başkalarını da bir yere taşıyan ama konu aşka gelince çekimser kalan tatlı insanlar bunlar. Tek bir bakışla ya da tek bir sözle hemen harekete geçmeye hazır, hızlı manevra yapabilen ama gerçek sevgiye de bir o kadar uzak olan gerçek aşk açları... Onları seviyorum zira hala yaşanabilir bir dünya olduğuna ve bu dünyada da aşk olduğuna dair en ciddi emareleri göz bebeklerinde taşıyorlar.

Kaderin bir cilvesi olsa gerek yeryüzüne erken inen bu aşk canlısı yaratıklar ne yazık ki aşkta kaydedeğer bir yol almak için çabalarken tıpkı öteki hayatlarında oldukları gibi başkası için aşk yaşayabiliyorlar. Yücelttikleri ve bir ikon olarak tanımladıkları bu aşk objesi kendi payına düşeni alıp bunu ekarte edebiliyor. Çünkü asksızlıkla kavrulmuş bir bedenin zaaflarını ve boşluklarını dolduran diğer taraf yine aşka geç kalan asıl tarafı yarı yolda bırakabiliyor. Ancak biraz da suç yüryüzüne erken inen bu aşk meleklerinde. Geçkalmışlıkları yanında imkansıza çok yakın olan tarafları, ister istemez onları da zorluyor. Zora yakın olmak güzel, zoru sevmek iyi ama kendi değerinde pay ve payda olmayınca ortaya çıkan sonuç iki karşışıklı uçurum gibi. Uçurumun arasındaki serin sular ise oldukça soğuk ve dalgalı. Doğru aşkı bulmak için çırpınan birinin kendini ifade edebilmek için kendinden yaşça küçük biri ile hissi münasebete girmesi de toplum nazarında tasvip edilmeyen bir başka olumsuz faktör. Ancak toplumu siklemeyen ısrarcı aşk açları herşekilde kaybetmeye mahkumlar. Keşke kazansalar. Keşke yarattıkları ile koşut olarak aynı doğrultuda yol alabilseler ama bu da madden ve şeklen imkansız.

Yaşı benden oldukça büyük olan birinin gözlerindeki açlık hoşuma gidiyor. Göz hapsine alıp bir müddet bakıp ardından çekip gitse bile arada geçen saniyelik süreyi ben yılmışçasına kıymetlendirebiliyorum sonuçta kıymet takdiri bana ait bir başkasına ya da kamusal memurlara değil. Ancak sevgi hücresinin zarı olarak kapsayıcı ve kuralcı bir şekilde bana yaklaşan biri öncelikle tecrübelerini ve yaşam deneyimlerini anlatsa bile başlangıçta meraklı bakışlarla başlayan bu sohbetin sonunda aşk adı altında cinselliğe de dokunacağının farkındayım. Hiçkimse ben aşkımı uzaktan yaşıyorum görmesem de duymasam da aramızdaki sevgi çemberi bizi besliyor demesin. Öncelikle bakışlarda başlayan merak ve heyecan uyarımlarının kalbe ve sonradan tüm bedene yayılması beni inanılmaz heyecanlandırıyor, bu beğenilme hissi dışında çok başka bir kutsal amaca hizmet ediyor:Ruhsal tatmin... Karşımdaki dünyanın şeklen en mükemmel yaratığı olsa da ruhen bana bir şey veremiyorsa; onunla kurduğum irtibat ya hava ya da su olabilir ki asla ateş ve toprağa teneffüz edemez. Bu bakımdan hayata çok erken başlayan ama aşk sorunsalı içinde açlık yaratan bu tatlı yeryüzü melekleri benim nazarımda kutsal bir mertebede.

Sığınma hissi, ait olma dürtüsü ya da güven telkinine ihtiyaç belki benimkisi ama kendimde bu kadar eksik noktayı gözüm kapalı tanımlayabiliyorken bırakayım da aşkta eksik olan noktamı bahsettiğim o heyecan yumağı tamamlasın. Sevişerek ölen sincaplar kadar olmasa da aşkın bu alanına bahşettiğim bu kalıcı değer benim için nadide bir çiçek değerinde ve yüksek bir eder. Seçilmiş bile olsam böyle bir aşkı yaşamaya değer...

5 yorum:

  1. eğer mahkeme koridorlarında, kahpe sevgilisini sonunda öldürmek zorunda kalmış bu aşk açlarından birine rastlarsan kesin onu sen savun zira bu savunma ile juriyi ikna edebilirsin ... muhteşem ...

    YanıtlaSil
  2. Sığınma hissi, ait olma dürtüsü ya da güven telkinine ihtiyaç tabiki kimin yokki böyle ihtiyaçları ?

    YanıtlaSil
  3. oguz mikemmel yorum için 10 puan ihihih

    YanıtlaSil
  4. robin kısa ve net cansın and cansın

    YanıtlaSil
  5. ama problem bazen boğulma hissi veriyor yok lan boğuluyoruz....

    YanıtlaSil